PSİKONOMİ

ALDIĞIMIZ KARARLAR NE KADAR RASYONEL?

FİYAT VE DEĞER

Bireyselleşen dünyanın en önemli sorunlarından birinin ‘maddi olana artan düşkünlük’ olduğunu düşünüyorum. Öyle ki verdiğimiz kararların büyük çoğunluğunu maddi çıkar karşılığında verdiğimizi bugün birçok davranış ve ekonomi araştırmalarında okuyabiliyoruz. Dolayısıyla ben de bu yazıda “fiyat ve değer” kavramlarını kullanırken bilinç altımızın bizi -yanlış da olsa- kavram karmaşasına sürüklediğini aktarmak istiyorum.

İnsan, dünyadaki en kıymetli varlıktır. Burada “kıymet” ile atfettiğimiz şey maddi olan değildir. Aksine manevi bağlamda insandır. Bu maneviyatı ona yükleyen ise akıldır. İnsan aklı ile hareket edebilen tek varlık olduğundan dolayı diğerlerinden ayrılır. Onu kıymetli yapan şey de aslında budur.

Günümüzde en çok kullandığımız kelimelerden olan fiyat ve değer kavramlarının yanlış bağlamda çok fazla kullanıldığını görüyorum. İnsanlar bir ürün alırken ya da bir ürüne ‘fiyat biçerken’ “değer” kelimesini sıklıkla telaffuz ediyorlar. Oysaki burada bahsedilmek istenen şey o ürünün fiyatıdır. Fiyat, o ürünün maddi karşılığıdır. Eğer orada bir değerden bahsetmek istersek işin içine maddiyat değil, maneviyat girmesi gerekir. Çünkü bir şeyin değeri ona karşı hissettiğimiz duygular toplamıdır. Şöyle ki; bir çocuk ve bir oyuncak düşünelim. Bu oyuncağın değeri o çocuk için paha biçilemez olabilir. Onu değerli yapan şey yukarıda da bahsettiğim gibi çocuğun o oyuncağa atfettiği duygulardır. Aksine o oyuncağın fiyatı değil…

Bu nedenledir ki bir ürün, bir eşya alırken ya da satarken “çok değerli” sıfatının kullanılmasından rahatsız olurum. Esasen beni rahatsız eden bu kullanım değil, bu kullanımın arkasındaki realitedir. İnsanlar artık maalesef ki pahalı olanın değerli olduğuna inanıyorlar. Ben buradan şu çıkarımı yapıyorum: Toplumun yüksek çoğunluğu aslında ‘değer’ olarak atfettiğim maneviyatı ve hissedilen duyguları ikinci plana atıyor ve maddi olanla hareket ediyor.

FİYAT VE DEĞER
Başa dön